Şu günlerde gündemimizde üç öncelikli konu var. Domuz Gribi, Ergenekon ve Güneydoğu… Bu üç konuda olaylar geliştikçe ülke olarak hala kurumsal bir devlet olamadığını görüyoruz. Çünkü neleri, ne zaman, nasıl, niçin, ne şekilde yapacağımızı hala bilemiyoruz. Yani kurumsallık sınavımız devam ediyor. Grip mi olacağız aşı mı ? Aynı anda iki farklı savcının aynı konuyu ve belgeyi soruşturması ne kadar normal ? Güneydoğu’yu doğuya mı yoksa batıya doğru mu açıyoruz ? Birilerinin İmralı’daki kişinin gelecek seçimler de milletvekili olması için çalıştığı doğru mu ?
Bu üç konunun ortak noktası nedir ? Medya… Çünkü tüm gelişmeleri medya üzerinden özellikle de gazete mecrasından takip ediyoruz. Hem de medyanın verdiği şekliyle. Başka şansımızda yok zaten. Peki bu kadar önemli gündemlere rağmen ülkemizde gazete tirajları neden hala 4.4 milyon adet ve artmıyor ? Basın Reklam Platformu yeni kampanyasını şimdi yapmayacaksa ne zaman yapacak ? Domuz Gribi, Ergenekon ve Güneydoğu konularında haberler yeni değil biliyorsunuz. Ama hala neden aynı soruları soruyor ve kafa karışıklığı yaşıyoruz. ?
Örneğin Domuz Gribi; kurumsal ve sağlıklı düşünebilen ülkelerde şu anda bizdeki kadar panik havası neden yok ? Hürriyet’te Eyüp Can’da yazmış. Ben de somut eklemeler yapayım. Çok yakınım Amerika’da hem de Meksika sınırına yakın bir bölgede. Sürekli iletişim halindeyiz. Ama o bizden daha sakin ve temkinli. Bu Amerika’nın H1N1 virüsü karşısında kayıtsızlık ve panik arasında sakin bir yöntem izlendiğini doğruluyor. Oradaki gelişmeleri özetlerken bizimde sakinleşmemizi ve medyanın bize yansıttıkları karşısında daha sağlıklı düşünmemizi kolaylaştırıyor. Neden Sağlık Bakanlığı ilk kez bugün gazetelere bilgilendirici reklamlar vermeyi akıl ediyor ? Neden reklamların üzerinde aşı ile ilgili bilgi yok ? Medya mensupları neden hala her önüne gelen uzmana aşı olacak mıyız diye soruyor ? Grip yayılana kadar kararsız kalanlar, aşıların gelmesiyle hem de sağlık bakanlığı ile birlikte neden harekete geçtiler ? Ama ne hareket geçmek. Kamuoyunda panik havası estirecek kadar. Ailelere çocuklarını okula göndermemelerini sağlayacak, sıvı sabun ve alkollü mendil satışlarını bir hafta da patlatacak kadar. Önce aşıları sağlık personeline yapacaklarmış biliyorsunuz. Acaba rica etsek sonra da bizim medya mensuplarına yaparlar mı ? Bu şeklide kaç kişi yaptığı haberin ve yorumun arkasında durduğunu da öğrenmiş oluruz.
Sonra şu meşhur Ergenekon davamıza gelince. Belge sahte mi değil mi ? İmza yaş mı, kuru mu ? Neden 4,5 ay beklendi ? Belgeyi sızdıran kim ? Hükümet gündemi saptırarak nereye gidiyor ? Belgeye kağıt parçası ve komplo diyen medya mensupları da neden birer birer özür yazıları yazıyor ? Üçüncü kez zor durumda kalan Genel Kurmay Başkanımız neden hala suskunluğunu koruyor ? Acaba ne yapacak ? İstifa mı edecek yoksa başka kurbanlar mı verecek ? Yoksa hiç bir bakanın veya Başbakan’ın istifa etmediği bir ülkede o da sonuna kadar görev de mi kalacak ?
Güneydoğu’nun sonunda açılımı yapıldı ? Bu muydu açılım ? Diyarbakır da 100 bin kişi nasıl toplandı ? Organizasyonu kim-ler yaptı ? MHP lideri gençleri sokağa dökmeye mi çalışıyor ? Neden İmralı’ya deniz yoluyla yüzbin kişi de biz topla-ya-mıyoruz ? Binlerce şehitimize, milyarlarca dolarımıza ve 24 yılımıza mal olan bu sorunumuzun yeni açılımı konusunda acaba Kurtuluş Savaşımız öncesinde o bölgeyi paylaşan ülkeler ne diyor ? Amerika PKK’nın banka hesaplarına koyarken neden bu kadar geçikti ? Bu konuda niçin bize destek oluyor ? Avrupa neden açılıma ılımlı ?
Bu soruları çoğaltmak mümkün ? Yanlış anlamayın bunlar medyadan çok sokaktaki vatandaşın soruları ? Diyeceksiniz ki medyamız ne iş yapıyor ? Bu sorular daha önceden ilgili kişilere sorularak cevapları bulunamaz mıydı ? Mahalle muhabbeti yaptığını itiraf eden medyamız, kendi problemleri ile uğraşmaktan toplumsal refleksleri zayıflamış görünüyor. Yoksa hala bu kadar neden kafamız karışık olsun değil mi ?
No comments:
Post a Comment